Su hayatımızı nasıl etkiler? Su, hayatın mümkün olmasını sağlar, ancak aynı zamanda çalıştığınız her şeyi bir anda yıkma gücüne de sahiptir. Su, hayattır, derler ya. Gıdamız, sağlığımız, geçim kaynaklarımız ve eğlence için suya güveniriz. Ama su da hayatı alabilir. Ve suyun yokluğu daha da kötü olabilir.
Şu anda 700 milyon insan su stresi yaşayan bölgelerde yaşıyor. 2025 yılına gelindiğinde, bu sayının bazı bölgelerde iklim değişikliği ve nüfus artışının etkisiyle 1,8 milyara – dünya nüfusunun yaklaşık %25’ine – ulaşması bekleniyor.
BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde 6 numaralı olan “Temiz Su ve Sanitasyon Herkes İçin” şu anda zor durumda. Bu hedefe 2030 yılına kadar ulaşmak istiyorsak, BM’nin dediği gibi mevcut ilerleme hızımızı ikiye katlamamız gerekecek. Sadece o zaman herkes için güvenli ve uygun fiyatlı içme suyu, yeterli sanitasyon ve hijyen kaynakları, iyileştirilmiş su kalitesi ve restore edilmiş suyla ilgili ekosistemlere evrensel erişimi sağlayabiliriz.
İlan ailelere ve hayvanlara su taşıyabilir (ve taşıyor!). Ng’ikario Ekiru Turkana’da (kuzey Kenya) evlerinin dışında keçi sürüsünün sonuncusuyla.
Su, yaşamın kaynağıdır. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler su olmadan yaşayamazlar. Su, sağlık, tarım, enerji, sanayi ve ulaşım gibi birçok sektörde de önemli bir rol oynar. Ancak su kaynakları giderek azalıyor ve iklim değişikliği nedeniyle su kıtlığı riski artıyor. Bu durum Türkiye için de büyük bir tehdit oluşturuyor.
Türkiye, su stresi altında olan bir ülkedir. Kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.346 metreküptür ve bu miktar dünya ortalamasının altındadır. Türkiye, nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme ve iklim değişikliği nedeniyle 1980’lerden beri birkaç kuraklık dönemi yaşamıştır. Son olarak 2020 yılının ikinci yarısında yaşanan kuraklık, Türkiye’nin en şiddetli kuraklığı olarak kayıtlara geçmiştir.
Kuraklık nedeniyle Türkiye’nin büyük şehirleri su sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. İstanbul’da barajlardaki su seviyesi %20’nin altına düştü ve kentte 45 günden az su kaldığı uyarısı yapıldı. Ankara, İzmir ve Bursa gibi diğer büyük şehirlerde de barajlardaki su seviyeleri kritik düzeylere indi. Tarım yapan bölgelerde de kuraklık nedeniyle verim kaybı yaşandı ve binlerce flamingo yavrusu susuzluktan öldü.
Türkiye’nin su sorununu çözmek için daha fazla baraj inşa etmek yerine, su talebini kontrol altında tutmak için önlemler alması gerekiyor. Su tasarrufu, su verimliliği, su yönetimi ve su bilinci konularında daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Ayrıca iklim değişikliğiyle mücadele etmek için Paris Anlaşması’nı onaylaması ve sera gazı emisyonlarını azaltması gerekiyor.
Su hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır ve gelecek nesillere temiz ve yeterli su bırakmak için sorumluluk almalıyız.
No responses yet